güzel ve nazlı
güzel ve mağrur
dalgalanır da durur cihanın orta yerinde
memleketim kardeşlerim memleketimiz
Ve bakın gene de tek dişi kalmış bir canavar artık her yanımızda
Sağında solunda hatta en başımızda
Aşımızda bile gözü var dağımızda taşımızda
Mümkün mü edebilmek buna cesaret, aşılmaz bir umudumuz var
Ama düzen hâlâ aynı güzel hâlâ yalnız
Tüten bir tek ocak var mı bayındır? “Korkarım” hayır
Elbet sonlanır yarın bu kahır
Sormayın nasıl (nasıl?) hatırlayıp Anadolunun zayıflamış sesini
Bakabilmek, dedi Anadolu 72 millete tek nazarla
Gidebilmek, dedi Anadolu geldiğimiz gibi gene üryan olaraktan
Çıkabilmek, dedi Anadolu ferman zulümse bizim olan dağlara
Ve döğüşmek, dedi Anadolu yeni bir alem için
Bir kez olsun azınlık olduğu duygusunu hissedebilenler
Kaderi kanunlar ve hisse senetleriyle riske girenler
Dikenli telleri gören, dehşetle kırbaç seslerini duyanlar
Yani bizler
Yani ibadet edercesine at binenlerin
Toprağın saçlarını ören ellerin büyüttüğü çocuklar
Vurdukça, topluca, aşkla yüreğimiz
Ve Kurd braye mıne bîn zılmêda kardeşler, göreceğiz
Bu ülkeyi özgürleştirecek, hürriyeti biz getireceğiz!
NAKARAT
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket, bizim.
-Uzanan bu memleket-
Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benziyen toprak,
bu cehennem, bu cennet bizim.
v2
Bu hasret bizim, bu cennet bizim, memleket bizim
Asya'dan Avrupa'ya uzanmış, bir şiiri neşreder gibi
Köroğlu gibi korkusuz, Yunus gibi yort savul!
Çok utangaç ve çok cesur âşıklarıyla cezbeder bizi
Bu yüzden sığmamış tohum toprağa ve yeşermiş
Bir sazınan sözünen toprak yağmuru aşermiş
Sığmamış özümüz Kitaba ve şiirlere, gürlemiş,
Toprağımız eşindikçe ellerimiz aşınmış
Özgürlük taşınmış şu göğsümüzden içre
Yaratandan miras kalan bir dağ özlemiyken ülkem,
-Ki ben, (Dostlarından dinledim bu türküyü)-
Çalınmış hürriyet, ey anadolu, Türkiyem!
Şimdi sere serpe uzanmışsın uzunca ovaların ile
Azimle taşın bağrını yarmış karınca yuvaları gibi
Toprağında çiftçi ve işçimiz, eğdirmeden başını
Sinende analarımız, zulme değdirmeden zülfünü
Ve o nazlı yârimiz, ah gül nakışlı gocukları
Şayet olursa yârdan gayri her şeyiyle ortaklaşa,
Ve hür atılmış adımları, düşman etmez gardaşları:
Batıda güneş yürekli, doğuda kar bakışlı çocukları
Öyleyse hâlâ neyi saklıyoruz biz bu yurttan?
Niye hâlâ eller cepte, adımlar sessiz ve bir kambur sırtımızda?
Madem her gece kalbimizden sökülüyor şafak inkisarla
Doğup doğrulalım, böyle çıkarız yarınlara ancak
NAKARAT
NAKARAT 2
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...
-Bu cennet, bu cehennem bizim
Bu davet bizim.-